2 Eylül 2015 tarihinde üç yaşındaki Alan Kurdi’nin Türkiye sahilindeki cansız bedenini gösteren fotoğraflar dünyayı şok etti. Alan Kurdi ailesinin Yunanistan’ın Kos (İstanköy) adasına geçmeye çalışırken bindiği teknenin batması neticesinde hayatını kaybeden Suriyeli bir mülteciydi. Ocak ayından beri, yüzbinlerce mülteci, sığınmacı ve göçmen aynı yolculuğu gerçekleştirerek Yunanistan’a varıyor ve bu yolculuk sırasında 627 kişinin hayatını kaybettiği biliniyor.1 AB’nin Türkiye’ye düzensiz geçişleri durdurması için yaptığı siyasi baskı 2015 yılının ortaları ile sonları arasındaki dönemde arttı ve müzakereler AB ve Türkiye arasındaki kara ve deniz sınırlarındaki düzensiz göçle mücadele edilmesine yönelik bir anlaşmanın hazırlanmasına doğru evirildi. Aynı süre zarfında Türkiye’de Irak ve Suriye gibi ülkelerdeki savaş ve zulümden kaçan mülteci ve sığınmacıların yaşamlarını olumsuz etkileyen ve daha az bilinen bir insan hakları krizi baş göstermeye başlamıştı. Bu rapor Türkiye’nin AB ile olan kara ya da deniz sınırlarında yakalanan, uzun süreler alıkonulan, dış dünya ile irtibat kurmalarına izin verilmeyen ve bazı vakalarda da Türkiye hukuku ve uluslararası hukukun ihlalini teşkil edecek şekilde ülkelerine zorla geri gönderilen yüzlerce mülteci ve sığınmacının içlerinde bulunduğu zorlu durumu belgeliyor.
AVRUPA’NIN BEKÇİSİ
EUROPE’S GATEKEEPER UNLAWFUL DETENTION AND DEPORTATION OF REFUGEES FROM TURKEY