Deniz Poyraz Davası Duruşma Raporu -1

 

DENİZ POYRAZ DAVASI

MAHKEME: 6. AĞIR CEZA MAHKEMESİ

DOSYA NO: 2021/313 E

29.12.2021 TARİHLİ DURUŞMA

OLAY ÖZETİ

17 Haziran 2021 tarihinde, Halkların Demokratik Partisi İzmir il binasına, saat 11.00 sıralarında, Onur Gencer adında bir şahıs saldırıda bulunmuş ve parti merkezinde bulunan parti çalışanlarından Fehime Poyraz’ın kızı Deniz Poyraz’ı öldürmüştür. Deniz Poyraz’ın öldürülmesi ve HDP il binasına yapılan silahlı saldırı hakkında, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatılarak, 29.09.2021 tarihinde bir iddianame hazırlanmış, iddianame ile şüpheli Onur Gencer hakkında kasten öldürme, işyeri dokunulmazlığını ihlal ve mala zarar verme suçları yönünden cezalandırılması talep edilmiştir. Şüpheli Onur Gencer soruşturma aşamasında bir gün gözaltında kalmış, olayın ertesi günü çıkarıldığı İzmir 3. Sulh Ceza Hakimliğince tutuklanmıştır.

İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen dosyanın ilk duruşması; dosyaya katılma talebinde bulunan tarafların ve müştekiler avukatlarının talep ve görüşmeleri sonunda, İzmir 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kullanılan konferans salonunda görülmüştür.

OLAY ÖNCESİ

Basına yansıyan haberler ve HDP İzmir İl Eş Başkanı Kadir Baydur’un olay sonrası basına yaptığı açıklamalardan edindiğimiz bilgiye göre, olay öncesi parti binası önünde çocuklarının terör örgütü tarafından kaçırıldığını iddia eden anne babaların çadırlı nöbet eylemleri olmuş, bu eylemler sırasında parti çalışanları ve parti kimliği hedef olarak gösterilmiştir. Yine basına yansıyan haberlerden ve parti görevlilerinin beyanından edindiğimiz bilgiye göre, bu eylemlerin provokatif olduğu ve sonlandırılması gerektiği talebi defalarca İzmir İl Emniyet Müdürlüğü’ne iletilmiştir. Olay öncesi parti il binası önünde  eylemler belli aralıklarla devam ediyor ve polis bina önünde nöbet tutuyordu.

DURUŞMA ÖNCESİ

Saat 9.00 civarında duruşmayı izlemeye ve yaşanan olayı protesto etmek için dayanışma çağrısıyla İzmir Adliyesi C kapısı önüne gelmiş birçok insan vardı. Kadınların çokluğu dikkat çekiciydi. Basın açıklamasından önce grup sloganlar atarak olayı kınadı. Taşınan pankartlar arasında ‘Deniz Poyraz Ölümsüzdür’ ‘Koruma Aklama Yargıla’ ve ‘Deniz Poyraz İsyanımızdır’ pankartları görülüyordu. Kürtçe ve Türkçe sloganlar atıldı. Deniz Poyrazın ailesinin saat 9.15 gibi grubun arasına katılmasıyla kalabalık arttı. Barış anneleri, milletvekilleri, avukatlar, kadın örgütleri temsilcileri başta olmak üzere çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcileri ve yapılacak basın açıklaması sırasında adliye önünde hazır bulundular.

HDP Eş Başkanı Pervin Buldan, adliye kapısı önünde yapmış olduğu basın açıklamasında; “Bugün burada bir katil yargılanacak. Ama bu katilin arkasındaki güçler bu katile emir verenler tetiği çekmesi için yönlendirenler hala açığa çıkmadı, sorgulanmadı. Bu kurşun, birlikte yaşama umuduna sıkılan kurşundu, barış umutlarına sıkılan kuşundu. Bu katili partimize gönderenler bir kaos planını hedeflediler. İktidarın dili, öfkesi, HDP’ni hedef göstermesi, her gün partimize hakaret etmesi Deniz’in öldürülmesine sebep oldu. Roboski’nin katilleri, Ankara Garı, Suruç ortaya çıkmadıkça bu ülkede ne yazık ki cinayetler devam edecek’ dedi

Pervin Buldan’ın yapmış olduğu basın açıklamasından sonra CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, TİP Başkanı Erkan Baş ve Emep İzmir İl Başkanı Emine Uyar da sırayla açıklamada bulundu.

Saat 10.00’da başlayacak duruşmaya gelen katılımcılar; duruşma salonu konusunda karar verilememesi, büyük salonun hazır edilememiş olması nedenleriyle saat ondan on bir buçuğa kadar iki mahkeme salonu arasında gel git yapmak zorunda kaldı.

Saat 11.30 civarında, duruşmanın 13. Ağır Ceza Mahkemesi duruşma salonunda görüleceği bilgisi gelmesi üzerine adliye A kapısı sosyal tesisler girişinde içeri alınmak üzere bekledik.

Bu arada çevik kuvvet grubu ikiye bölerek bir grubun önüne set kurdu. Duruşma salonuna alınacak kişilerin kimlik kontrolü yapılması istendiği için çevik kuvvet polisleri önüne set kurduğu bir kısım katılımcıların bir süre geçişine izin vermedi. Adliyenin iki kapısı önünde de çevik kuvvet araçları bulunmaktaydı.

Önce taraflar ve avukatları arkasından baro başkanları ve milletvekilleri ve sonra avukatlar olarak kimlik belgelerimizi göstermek şartı ile içeri alındık.

Duruşma salonuna girerken kapıda görevli polisler tarafından katılan kişilerin görüntüsünün alındığı fark edildi. Bu duruma çok sayıda avukatın vermiş olduğu tepki sonrası kolluk son verdi ve alınan kayıtlar polis telefonundan sildirildi.

Duruşmaya giriş yapmak için kullanılan kapı önünde yaşanan yığılma bekleyenler arasında pandemi şartları nedeniyle kaygıya sebep oldu.

 

DURUŞMA SIRASINDA

İlk grup olarak saat 11.50 gibi içeriye alındığımızda, içeride mahkeme heyeti, sanık, sanık müdafii (Barodan görevlendirilen zorunlu müdafii) jandarmalar, müşteki taraf ve avukatları, dosyaya yetki belgesi gönderen avukatlar ve milletvekilleri vardı. Duruşmanın seyri sırasında fark edilen çok sayıda silahlı polis salonda izleyicilerle birlikte oturuyordu. Salon oldukça büyüktü. Duruşmada SEGBİS kullanılmadı. Mahkeme başkanının istediği bölümler tutanağa geçirilerek kayıt yapıldı.

Sanığın hemen arkasında yer alan ve en az yirmi koltuklu bir alan jandarmalar tarafından korunmuş ve oturuma izin verilmiyordu. Dışarıda ise, salonda yer olmadığı gerekçesiyle içeriye alınmayan çok sayıda izleyici ve avukat vardı.

İçeriye girildiğinde, mahkeme başkanı, duruşmada taraf teşkili için tarafların isimlerini okuyor ve yoklama yapıyordu. Dosyaya yetki belgesi ile katılan tüm avukatların tek tek isimleri okunarak adeta yoklama şeklinde bir işlem gerçekleştirildi. Bu işlem bir saati aşkın bir süre devam etti. Taraf teşkilinden sonra dosyaya katılma talebinde bulunan parti ve sivil toplum kuruluşları ve temsilcilerinin isimleri tutanağa geçirildi.

Bu arada ailenin avukatlarından Av. Türkan Aslan mahkeme başkanına taraf avukatlarından bazılarının dışarıda kaldığı ve aşağıdaki polisler tarafından duruşma salonuna geçiş izni verilmediğini söyledi, başkan polislere dönerek gelsinler dedi. Bunun üzerine duruşma salonuna dışarıda bekletilen bir kısım avukat, basın mensubu ve şarkıcı Suavi de alındı.

Duruşmada Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu’ndan Sema Kılıçer ve iki Danimarka milletvekili de duruşmayı izleyenler arasındaydı.

Mahkeme başkanı taraf teşkili ve katılma talebinde bulunan kurum ve kişilerin isimlerini tutanağa geçirdiği sırada, sanığın jandarmalar tarafından koluna girilerek, müştekilerin, yani maktul Deniz Poyraz’ın anne ve babasının da yer aldığı tarafa doğru hareket ettiğini gördük. Bu esnada bulunduğumuz konum gereği tam olarak tüm fiilleri takip etmemiz mümkün olamadı. Sanığın müştekilerin önünden geçeceği sırada, o tarafta, bir arbede yaşandı. Müşteki avukatları ve jandarmanın çabası ile ortam sakinleştirilmeye çalışıldı. Bu arada salonda “Katiller hesap verecek” sloganları atıldı. Sanık, müştekiler tarafında bulunan çıkış kapısından dışarı çıkarıldı. Sanık dışarı çıkarken yaşanan arbede de sanığın müştekilere dönük sözlü sataşması ve müştekiler tarafından da atılan pet su şişeleri oldu. Salonda bağırışlar ve sanığın hareketlerine ilişkin söylemler oldu. Mahkeme heyeti, olaylar yaşanırken hiçbir şey söylemeyip, müdahale etmedi.

Sanığın, jandarmayla beraber, yerinden kaldırılarak müştekiler tarafından çıkarılma nedeninin, tuvalet ihtiyacı olduğu, olay sonrası yapılan konuşmalardan anlaşıldı. Bunun üzerine, avukatlar tarafından, mahkeme başkanına, sanığın tuvalet ihtiyacı için salondan çıkarılırken mahkeme heyetinin bilgisi olup olmadığı soruldu. Mahkeme başkanı ‘Evet bilgimiz vardı’ diyerek bu soruyu geçiştirmeye çalıştığı izlenimini verdi. Bu arada müşteki avukatlarından biri “Ara karar verilmeliydi, bu belirsizlik infiale neden oldu’ diyerek suç duyurusunda bulunduğunun tutanağa geçirilmesini istedi.  Başkan bu talebin yazılı verilmesini istedi.

Olay sonrası, on kadar polis, duruşma salonuna girdi ve kürsünün önünde yüzleri izleyicilere dönük olarak konumlandı.

Bir daha benzer bir sorunun yaşanmaması için, İzmir Barosu başkanı Av. Özkan Yücel’in talebi ve heyetin kararı ile kapının yanında oturan müşteki aile üyeleri ile salonda hemen onların üst yan   kapıdan daha uzak bir bölümünde oturan baro başkanları yer değiştirdi.

Salon sakinleştikten sonra duruşmada kalan usul işlemlerine devam edildi. Müştekilerden Deniz Poyraz’ın annesi ve babasının şikayetleri alınırken Kürtçe konuşan tercümana başvuruldu. Müşteki anne Fehime Poyraz’ın ‘Yeter artık, bitsin bu. Bir telefon kullanamıyoruz. Her şey dinlemede’ dediği duyuldu. Müşteki maktul yakınlarının birçoğu, mahkeme başkanının telefon numaranız nedir sorusuna ‘telefonum yok’ cevabı verdi.

Sanığın kimlik tespitine geçilerek, mahkeme başkanı tarafından, sanığa, kimlik bilgileri soruldu. Sanık ayakta cevap verdi. Kimliğe ilişkin soru ve cevaplardan sonra, mahkeme başkanı, sanığa, ‘müştekilerin zararını karşılamak istiyor musun’ diye sordu. Sanık ‘Hayır asla‘ cevabını verdi. Mahkeme başkanının sanığa sorduğu sorular sırasında, HDP Eş Başkanı Pervin Buldan, oturduğu sıradan ‘Bu kadar sakin soru soramazsınız. Kimlik tespitini de sakin yapmayın sayın başkan. Bu adam Münbiç’te eğitim aldı. Bu kadar sakin soru soramazsınız, katile katil gibi davranın. Bu adam Işid’lidir’ diye haykırdı.

Bu esnada mahkeme başkanı ‘Ben sakin olmalıyım. Sanığın kimlik tespitini yapıyorum Pervin Hanım. Ben sakin kalmak zorundayım’ dedi. Salonda izleyiciler arasından sesler yükseldi. Müşteki avukatlarından Türkan Aslan salona seslenerek sakin olmalarını istedi.

 

Sanığın kimlik tespiti sırasında ve tuvalet ihtiyacı için salondan çıkarken kullandığı beden dili salondan belli aralıklarla tepkiler gelmesine neden oldu. Salondaki izleyicilerden sık sık ‘bu ne cüret, sen kimsin …….’ gibi seslenişler geldi.

Salonda arka sıralarda oturan bir avukat, yanında izleyici koltuğunda oturan bir polisin olduğunu ve bu sıradan kaldırılıp aşağıya çağrılması gerektiğini bağırarak mahkeme başkanına söyledi. Avukat ve polis arasında sözlü sataşmalar oldu. Mahkeme başkanı, yukarıda izleyici koltuklarında oturan polislerin aşağıya inmesini istedi ve polisler buna uydu. Av. Cahit Kırkazak söz alarak ‘‘Salonda polis kıyafetli iki kişi vardır. Bunların polis olup olmadığının tespitini ve tutanağa geçirilmesini talep ediyoruz’’ dedi. Mahkeme başkanı, polis amirine, avukatların ısrarlı talepleri üzerine iki polisin kimliğini sordu ve bu durumu tutanağa geçirdi. Bu arada, avukatlar, salonda bulunan tüm polislerin silahlı olduğunu ve duruşma salonunda polisin silah taşınmasının yasal olmadığını belirttiler. Mahkeme başkanının bu yönde karar alarak, silah taşıyan polisleri salondan çıkarması gerektiğini söylediler. Mahkeme başkanı duruşma salonunda bulunan bütün silahlı polisleri salondan dışarı çıkardı.

Müşteki avukatlarından Türkan Aslan söz alarak, Jandarmanın da uzun namlulu silah taşıdığını bunun da yasaya uygun olmadığını belirtti. Mahkeme başkanı, bu beyana karşılık jandarmaya seslenerek, şarjörlerini çıkarmaları gerektiğini söyledi. Salondan alkış geldi. Duruşma salonunda güvenlik için sadece şarjörleri boşaltılmış uzun namlulu silahları bulunan jandarmalar kaldı.

 

Bu arada duruşmanın başında sanık sandalyesi arkasında kalan ve oturulması yasaklanan boş bölüme dışarıdan gelen avukatlar alındı. Yasak kalktı.

Mahkeme başkanı sanığın kimlik tespiti usul işlemini bitirdikten sonra, katılma talebinde bulunan kişilerden bazılarına söz vereceğini söyledi. Av. Türkan Aslan öncelikle iddianamenin ve kabul kararının okunmasını ve arkasından kendilerinin iddianame değerlendirmesi için söz istediklerini belirtti. Mahkeme başkanı tarafından iddianamenin okunması talebi reddedilerek, Av Türkan Aslan’a söz verildi.

 

HDP İzmir İli ve müştekiler vekili Türkan Aslan söz alarak iddianameyi değerlendirdi.

Değerlendirmelerinde;

Duruşma öncesi HDP İstanbul Bahçelievler ilçe binasına yapılan saldırıdan bahsederek, bu davanın örgütlü bir suçun davası olduğunun ispatıdır dedi. Soruşturma aşamasında ve dava dosyasının hazırlanmasında savcılığın gerekli özeni göstermediğini, dosya avukatlarının çabaları ve talepleri ile dosyada birçok bilgi ve belgeye ulaşıldığını açıkladı. Sanığın böylesine önemli bir cinayet dosyasında bir gün dahi gözaltında kalmadığını, olay sonrası parti binası önüne gelen kolluğun olaya müdahale etmemesi ve olay sonrası şüpheli sanık ile yapmış oldukları konuşmaya dikkat çekerek, bu saldırının aydınlatılmayan birçok yönünün olduğunu dile getirdi.

Müştekiler avukatları Av. Türkan Aslan ve Av. İmdat Ataş, iddianameyi değerlendirirken ‘‘Sanığın tek başına bu sandalyede oturmasını yeterli bulmuyoruz. Yargılama aşamasında toplanacak delillerle bu cinayeti aydınlatacağımızı düşünerek geldik bu salona. Eğer bunu yapamazsak, diğer siyasi cinayetler nasıl aydınlatılmadıysa bu da aydınlatılmayacak. Zaman alabilir ama bu adalet arayışının gereği olacak. Bu bir nefret suçudur. Birlikte adaleti arayacağız bu yargılamayla’’ diyerek değerlendirmelerini sürdürdüler.

Av. İmdat Ataş, soruşturma aşamasında dosyanın örgütlü bir dava dosyası olması için savcılığa başvurduklarını, fakat savcılığın takipsizlik kararı verdiğini belirtti. Savcılığın takipsizlik kararı verirken örgütle ilgili hiçbir bulgu bulamadığına ilişkin tespitini, sadece kayıtlardaki bilgilerde ‘FETÖ’ soruşturması yapılarak ulaşıldığını, buralarda bir şey bulunamayınca, savcının dosyada örgüt bağlantısı olmadığına karar verdiğini açıkladı.

Müştekiler avukatları, sanığın olay öncesi özel yaşamına ilişkin şüpheli bulguların dosyaya kendi çabaları ile yansıdığını belirterek, sanığın beş yıldızlı otel konaklamaları ve ulaşımda sık sık taksi kullanmış olmasının, savcılık tarafından hiç sorgulanmadığını açıkladılar. Sanığın Ankara’da görevli bir polis memuru ile taksiye binerek otele gitmesi hususu da savcılıkça değerlendirilmeyen konular arasındaydı.

Yine, sanığın SADAT bağlantısı şüphesinin, savcılık tarafından üstünkörü araştırıldığı vurgulanarak, dosya tanıklarının, dosya avukatları tarafından savcılığa şüpheli olarak bildirilen isimler olduğu, bu nedenle dosyada tanık olarak dinlenecek kişilerin, şüpheli olarak dinlenmesi gerektiğini belirttiler.

Müştekiler avukatları, iddianame ve soruşturma hakkında değerlendirme yaptıktan sonra, hiç ara verilmeden devam eden duruşmada, mahkeme başkanı ‘katılma talebi olanlardan birkaç cümle alabilirim’ dedi. Müşteki avukatlarından Av. Türkan Aslan bir ara verilmesi gerektiğini, mahkeme heyetinin de kendilerinin de özel ihtiyaçları olduğunu, aradan sonra devam edilmesini talep etti.

Mahkeme başkanı; bu talebi ve cevabını tutanağa geçmeden, sözlü olarak ‘Devam edelim avukat hanım, nasıl ara karar vermeden bırakayım duruşmayı’ diyerek HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede’ye söz verdi.

Ümit Dede söz alıp konuşmaya başladıktan beş altı dakika sonra, mahkeme başkanı ‘Tamam bir on dakika ara verelim’ diyerek duruşmaya on dakika ara verdi.

Verilen arada, mahkeme heyetinin tamamı kürsünün arkasındaki odaya girdi ve salonda ihtiyacı olan kişiler duruşma salonundan çıktılar.

Müşteki avukatları ve maktulün ailesi duruşma salonundan çıkarken ‘Orospu’ diye bir ses duyuldu ve salon birden karıştı. Aile üyeleri tarafından sanığa karşı bir şeyler söylendi ancak gürültüden sözler net olarak işitilemedi.  Aile üyeleri dışarı çıkmak için zorunlu olarak sanığın önünden geçerken sanığın onlara yönelik ‘Orospu’ demesi üzerine olayların başladığı anlaşıldı. Bu arada, sanığa doğru, plastik su şişeleri atıldı ve sanık oturduğu ve etrafı parmaklıkla çevrilmiş olan bölümden, ailenin olduğu tarafa doğru hareket etti, çok sayıda polis ve mavi bereliler duruşma salonuna girdi. Salonda bu olaylar yaşanırken, mahkeme heyeti, kürsünün hemen arkasındaki odalarındaydılar. Gürültüleri duyan mahkeme başkanı kürsüye geldi, olayları izledi ve tekrar içeri girdi. Jandarmalar, sanığı duruşma salonundan çıkardı. Polis ve mavi berelilerin bir kısmı duruşma salonunda kaldı.

 

 

Duruşma, ara sonrası tekrar başladı. Sanık salonda değildi. Müşteki avukatları ve diğer avukat ve izleyiciler salonda yerlerini aldı. Başkanın sanığı cezaevine gönderildiği anlaşıldı. Mahkeme başkanın bir şeyler yazdırdığı görüldü. Av. Türkan Aslan defalarca ‘Sayın Başkan’ diyerek, mahkeme başkanına seslenmesine rağmen, mahkeme başkanı cevap vermeyerek katibe bir şeyler yazdırmaya devam etti.

 

Bir avukat, sanığın altı jandarma arasından nasıl olup da oturduğu yerdeki parmaklıkları geçebildiğini sorarak, jandarmaların önlem almadığını belirtti. Mahkeme heyetinin tüm taleplere sessiz kaldığı görüldü.

 

Av. Türkan Aslan, sanığın aile üyelerine küfretmesinin öncelikle tutanağa geçirilmesi gerektiğini ve sanığın cezaevine gönderilmesi ve duruşmaya ara verilerek sonlandırılması kararının, savcının mütalaasının alınmadan mümkün olamayacağını dile getirdi. Mahkeme başkanı ‘Karar verdik’ dedi ve duruşmayı 04.01.2022 tarihine bıraktığını açıkladı.

 

Duruşmanın sona erdiği ve 04.01.2022 tarihine bırakıldığına karar verilmesinin anlaşılması üzerine salonda bulunan avukat ve baro başkanlarından itiraz sesleri yükseldi. Mahkeme başkanı “Biz terör mahkemesi değiliz, genel yetkili mahkemeyiz, durumun olağanüstü olduğunun farkındayız. Benim korumam yok” dedi. Bunun üzerine salondan yine sesler yükseldi. Salondan ‘Korkmanıza gerek yok sayın başkan. Bizden size zarar gelmez’ şeklinde açıklamalar geldi. Mahkeme başkanı “Ben sizi itham etmiyorum” diye sözlerine açıklama getirmeye çalıştı.

 

Avukatlar, duruşmanın bu şekilde sona erdirilmesinden vazgeçilmesini, müdahil talepleri için başta baro başkanları olmak üzere, pek çok avukatın İzmir dışından geldiğini, 04.01.2022 tarihinin çok erken bir tarih olduğunu belirterek itirazlarını dile getirdiler. Mahkeme başkanı ‘‘Olağan şekilde duruşmaya devam etmek istedim ama olmuyor, olmadı’’ dedi.

 

Mahkeme heyetinin, duruşmanın İzmir Adliyesi yerine Şakran Cezaevi duruşma salonunda görüleceğini açıklaması üzerine, salondan gelen tepkilerle, İzmir Barosu başkanı Av. Özkan Yücel, HDP parti sözcüsü Meral Danış Beştaş ve Av. Türkan Aslan’ın kürsüye yaklaşarak heyetle bir görüşme yaptıkları görüldü.

 

Mahkeme heyeti henüz tutanağa geçirmedikleri ilk kararlarından vazgeçerek, duruşmanın İzmir Adliyesi 13. Ağır Ceza Mahkemesi duruşma salonunda ve 24.01.2022 tarihinde görülmesine karar vererek duruşmayı sonlandırdı.

 

GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ DİYEREK TUTANAĞA GEÇİRİLEN ARA  KARARLAR

-Duruşma düzen ve disiplinin sağlanamamasından duruşmaya ara verilmesine

-Tensipte adı geçen müşteki ve tanıklara duruşma gün ve saatinin yeniden çağrı kağıdı ile tebliğine

-Tensipte adı geçen müştekiler ve tanıklara duruşma gün ve saatinin ayrıca mesaj çekilerek bildirilmesine

-Uyap çıktısının dosyaya konulmasına

-Sanığa yüklenen suçların niteliği tasarlayarak kasten insan öldürme eyleminin 5271 sayılı CMK’nun 100/3. Maddesinde sayılanlarından oluşu, kanıt durumunda sanık lehine herhangi bir somut durum değişikliğinin olmayışı, mevcut kanıt durumuna göre adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalması, tutuklama tedbirinin mevcut kanıt durumu ve yüklenen suç kanunda öngörülen cezanın tür ve süresine göre ölçülü olması nedeniyle, sanığın tutuklunun halinin devamına

-Duruşma gün ve saatinde İzmir 13. Ağır Ceza Mahkemesi duruşma salonunda (Konferans salonu) hazır bulundurulması için cezaevi müdürlüğüne yazı yazılmasına

-Sanığın tutukluluk halinin devamına karar verildiğinin sanık yakınlarına bildirilmesine

-Sanığa tutukluluk halinin devamı kararına, mahkememize göndereceği bir dilekçe ya da tutanağa bağlanmak kaydıyla cezaevi müdürüne yapacağı bir beyanla, İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz edebileceği hususunun ihtarına (ihtarat yapıldı)

Bu nedenle duruşmanın 24.01.2022 günü saat 9.00 a bırakılmasına oybirliği ile karar verildi.

DURUŞMA SONRASI

Duruşma çıkışında, İzmir Adliyesi C kapısı önünde duruşmaya ilişkin basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasında sırayla İzmir Baro Başkanı Av. Özkan Yücel, HDP Sözcüsü Meral Danış Beştaş, Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren ve Muş Baro Başkanı Kadir Çelik kısaca söz aldılar.

 

İHGD Dava İzlem Grubu