BASINA VE KAMUOYUNA
22.12.2021
2 gün önce 20 Aralık 2021 tarihinde Sığınmacı Halkları Platformunun İnsan Hakları Derneği’ne ulaşması ile birlikte İzmir’in Güzelbahçe ilçesinde işçi 3 Suriyeli mülteci: Ahmed El Ali, Memun En Nebhan ve Muhammed El Hüseyin El Abdo El Biş’in 16 Kasım 2021 tarihinde yaşamlarını yitirdiklerini haberini öğrendik. Bu haber üzerine derhal inceleme ve araştırmalara başladık. Araştırmalarımız gereğince yaşamını yitiren mültecilerin aileleriyle iletişime geçtik. Edinebildiğimiz ilk bilgiler; 3 Suriyeli mülteci gencin benzinle yakılarak hayatını kaybettiğiydi. Bugün sabah ailelerle ve Sığınmacı Halkları Platformu ile bir araya gelerek olayın yaşandığı yeri inceledik. İşçilerin çalıştığı yer sahibi ve avukatlarıyla görüşme sağladık.
Görüşmelerimizden olayın 16 Kasım 2021 günü sabah dört sıralarında mültecilerin kaldığı odaya benzin dökülerek ateşe verildiği, olayı gören diğer çalışanların hemen hızla oraya koştuğu ve üç mültecinin de kendilerini dışarıya atmaya çalışarak yardım istediklerini gördükleri, hemen iş yeri sahibine haber verdikleri, iş yeri sahibinin 4 buçuk sıralarında olay yerinde olduğu, hemen ambulans, polis ekipleri ve itfaiyeye haber verdikleri, aynı saatlerde devriye polislerinin de yangını görerek olay yerine geldikleri, üç kişinin Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Yeşilyurt Devlet Hastanesi ve 9 Eylül Hastanesine kaldırıldıkları, yoğun bakıma alındıkları, Ahmed ve Muhammed’in olay gününden iki gün sonra sabaha karşı ikişer saat arayla yaşamını yitirdikleri, Memun’un ise olay gününden bir hafta sonra yaşamını yitirdiği, yaşamını yitirenlerden ikisinin İzmir’de cenazelerinin defnedildiği, bir kişinin ise ailesinin talebi üzerine Suriye’ye defnedilmesi için gönderildiği bilgilerine ulaştık.
Olayın detaylarına ilişkin öğrenebildiklerimiz de; 16 Kasım 2021 günü saat sabah 4 civarında katil, mültecilerin kaldığı odayı benzin dökerek yakmıştır. Olay günü; olay yeri inceleme, Güzelbahçe Emniyeti ve itfaiye ekiplerinin olay yerinde incelemeler gerçekleştirdiği, itfaiye ekiplerinin gerçekleştirdiği incelemelere göre ilk raporlarında mültecilerin kaldığı odada bulunan elektrikli sobadan kaynaklı yangının çıktığı belirtilmiştir. Ancak olayı gerçekleştirmeden önce akşam 8-9 civarı Urla’da çalışan bir işçi arkadaşına ‘orası yanacak, o Suriyeliler bugün ölecek’ şeklinde konuştuğu daha sonra iş yeri çalışanlarının bu duyumu öğrenmeleri üzerine iş yeri sahibi ve avukatlarına bilgi verdiği ve daha sonra bu duyumun emniyete iletildiği ve emniyet tarafından kişinin tespit edilerek teknik takibe alındığı belirtilmiştir.
26 Kasım 2021 günü aynı kişinin Güzelbahçe’de bulunan iddia bayisi sahibi bir kişiyi takip ederek evinin önünde kişinin eşi ve kendisini bıçaklaması üzerine olay yerinden kaçarken yakalandığı ve o gün verdiği ifadesinde Güzelbahçe’de yaşamını yitiren Suriyeli mültecileri kendisinin bir bidon benzin dökerek yaktığını söylemiştir. Katil bu ifadesinin üzerine tutuklanmış ve hapishaneye sevk edilmiştir.
Dosyayı inceleyebildiğimiz kadarıyla olayın tasarlanarak ırkçı saikle işlendiği ortadadır. Ancak bu durum kamuoyunda kişinin akli dengesinin bozuk olduğu, Suriyeli mültecilere yönelik ırkçı saikle cinayet işlemediği gibi bir algı yaratılmaya çalışılmaktadır. Bu durum ırkçı saikle işlenen cinayetin örtbas edilmesine yöneliktir. Dosyadaki kısıtlama nedeniyle şimdilik bu kadar bilgi verebilmekteyiz. Ancak soruşturma ve kovuşturma sürecini takip edeceğimizi ve ilerleyen aşamalarda bilgilendirmeye devam edeceğimizi ifade ediyoruz.
Geçmişten bugüne Türkiye’de nefret söylemleri, ırkçı saldırılar ve cinayetler her geçen gün katlanarak artmaktadır. Mülteciler ile ilgili sorunların başında ülkedeki yasalar ve yasaların uygulanışı gelmektedir. Türk Ceza Kanunu ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde bu durum her ne kadar düzenleme altına alınmış olsa da pratikte hiçbir karşılığı olmamakta, adli olaylar olarak dosyalara konu edilmektedir.
Türkiye, mülteciler yönünden Avrupa’ya geçiş olarak kullanılan bir alan olması nedeniyle gerek Ortadoğu’da süren savaş ve gerekse de ekonomik ve siyasi baskılar nedeniyle yoğun bir mülteci akınına uğramaktadır.
Kendi ülkelerinde süren savaş ve karşılaştıkları siyasi baskılar ve ekonomik sorunlar nedeniyle ülkelerini terk eden insanlar bir umutla insanca yaşadığı bir ülke ve koşullar aramak zorunda kalmaktadırlar. İnsanların umutları çoğunlukla devletleraracılığıyla birbirlerine karşı şantaj ve tehdit amaçlı kullanılmaktadır. Böylece mülteci konumundaki insanlar bu politikaların aracı olarak kullanılmalarının ağır bedellerini ödemektedirler.
Mülteci, sığınmacı, göçmenlere dönük ırkçı ve ayrımcı söylemlerin sürekli gündemde tutulduğu ve bu söylemler için etkin soruşturmaların açılmadığı bilinmektedir. Siyasi iktidar tarafından mülteci, sığınmacı ve göçmenleri araçsallaştıran söylem ve politikalar muhalefet tarafından mültecileri, sığınmacıları ve göçmenleri yük olarak gösteren politik söylem konusu haline getirilmesinde iktidar ve muhalefetin sorumluluğu olduğunu ortaya koymaktadır. Türkiye’deki yoksulluğun, işsizliğin sorumlusu olarak mültecileri sığınmacıları ve göçmenlerin gösterilmesi onları nefret söylemine maruz bırakarak ırkçı saldırılara açık hale getirmektedir. Mülteci düşmanlığının gittikçe yayılmasının sonucu olarak 16 Kasım’da Güzelbahçe’de yaşanan bu saldırının benzerlerinin devamının geleceği endişesini yaşamaktayız.
Mülteci/sığınmacı ve göçmenler savaşlardan, yoksulluktan, yaşamlarını tehdit eden tehlikelerden kaçmak, yalnızca yaşama tutunmak amacıyla bulunduğu yeri terk etmek zorunda kalan insanlardır. Mültecilik bir neden değil acı bir sonuçtur. Terk etmek zorunda kaldıkları yerlerde yaşadıkları travmanın dışında da geldikleri yerlerde yaşamış oldukları her türlü zulüm kendini sürekli tekrar eden bir travmaya dönüşmekte; emekleri sömürülmekte, kötü yaşam koşullarının olduğu yerlerde yaşamaya zorlanmakta, hakları ihlal edilmekte, şiddet görmekte ve yaşamlarını kaybetmektedirler.
Siyasetçilerin araçsallaştırıcı, ırkçı ve ayrımcı söylemleri terk ederek öncelikle mülteci/sığınmacı ve göçmenlerin yaşam güvenliğini sağlamak ve devamında insani olarak yaşam koşullarını düzenlemek, insani bir göç ve mülteci politikasını geliştirmek gibi zorunlulukları vardır. Siyasetçilerin hitap etmiş oldukları kitlelere karşı, mülteci/sığınmacı ve göçmenleri sorunların kaynağı olarak gösteren, provoke edici ve linçe açık hale getiren söylemleri derhal terk etmelidir.
İnsan hakları savunucuları olarak Güzelbahçe’de yaşanan saldırı ile ilgili adli ve idari yönden etkin bir soruşturma süreci yürütmeye davet ediyoruz. İnsan Hakları Derneği olarak da sürecin takipçisi ve müdahili olduğumuzu, dosyanın takipçisi olduğumuz buradan kamuoyu ile paylaşıyoruz.
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ İZMİR ŞUBESİ
SIĞINMACI HAKLARI PLATFORMU
DESTEKLEYİCİ KURUMLAR
ÖZGÜRLÜK İÇİN HUKUKÇULAR DERNEĞİ İZMİR ŞUBESİ
ÇAĞDAŞ HUKUKÇULAR DERNEĞİ İZMİR ŞUBESİ
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VAKFI İZMİR TEMSİLCİLİĞİ
HAK İNİSİYATİFİ
HALKLARIN KÖPRÜSÜ DERNEĞİ
MÜLTECİ MEDYASI DERNEĞİ
İNSAN HAKLARI GÜNDEMİ DERNEĞİ
İZMİR BAROSU
MÜLTECİ DER
KONAK KENT KONSEYİ MÜLTECİ KOMİSYONU
HEPİMİZ GÖÇMENİZ IRKÇLIĞA DUR DE