25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü Basın Açıklaması

25 Kasım; 1999 yılında Birleşmiş Milletler’in, “Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması için Uluslararası Mücadele Günü” olarak benimsediği gün. Birleşmiş Milletler’in bu kararı, 1960 yılında Dominik Cumhuriyetinde Rafael Trujillo diktatörlük yönetimine karşı eşitlik, özgürlük ve insan hakları mücadelesi veren Mirabal Kardeşler olarak tanınan üç kızkardeş Patria, Minerva ve Maria Teresa anısınadır. Mirabel Kardeşler diğer bir deyişle “Kelebekler” diktatörlük karşıtı mücadelede ağır baskılara uğradılar, 25 Kasım günü diktatörlük güçleri tarafından işkence ile öldürüldüler. Mirabel kardeşlerin öldürülmesinden bir yıl sonra Trujillo karşıtı hareket, diktatörlüğün sona ermesini sağladı.

Mirabel Kardeşlerden bu yana kadınlar, tüm dünyada eşit ve özgür bir yaşam için mücadele etmeye devam ediyor.Türkiye’de de kadın mücadelesinin tarihi kazanımlarla doludur. Türkiye,  1985 yılında “Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi”ni, daha sonra 2014 yılında da kısa adıyla  İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi”ni onaylayarak kadına karşı şiddetin önlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için somut adımlar atmıştır. Sonrasında İstanbul Sözleşmesi’nin iç hukukta uygulanmasının sağlanması amacıyla 8 Mart 2012 tarihinde 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” kabul edilmiştir. Bu gelişmeler Türkiye kadın hareketinin uzun soluklu, dirençli mücadelesinin sonucudur.

Ne yazık ki diğer bir yandan kadınlar hayatın her alanında boşanmak istedikleri için, “hayır” dedikleri için, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasa etkin bir şekilde uygulanmadığı için, kolluk kuvvetleri görevlerini gerektiği yapmadıkları için, yargı meciileri şiddeti önlemek yerine kadınların yaşam tarzını sorgulamaya devam ettiği için, çalışma hayatındaki eşitsizlikler nedeniyle özgür bir yaşam kuramadığı için, homofobi ve transfobinin bin bir çeşidi sebebiyle, savaşlarda ve göç yollarında şiddete, cinsel saldırıya maruz kalıyor, öldürülüyor.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneğinin verilerine göre 2020 yılı Kasım ayına kadar 335 kadın, erkekler tarafından öldürülmüştür.

Türkiye, Dünya Ekonomik Forumu’nun 2020 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi’nde 153 ülke arasında 130. sıradadır.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) – Genel İş 2020 kadın emeği raporuna göre işsiz kadın sayısı 2014’ten 2019 yılına kadar yüzde 52 artış gösteriyor ve toplamda iki milyona yaklaşıyor.

Disk/Genel-İş 2020 kadın emeği raporu verileri ayrıca sadece 2019 yılında 500 bin kadının ev içi bakım hizmetleri nedeniyle işinden ayrıldığını gösteriyor.

KESK’in 2020 verileri, kadınların yüzde 59’unun iş hayatında mobbinge uğradığını, yüzde 39’unun yasal haklarını kullanırken engellendiğini, yüzde 34’ünün ise kariyer ve yükselmede ayrımcılığa uğradığına işaret ediyor.

Ve yine kadın istihdamının önündeki en büyük engeli, çocuk bakım hizmetlerinin yetersizliği olarak gösteren raporun katılımcılarının yüzde 94’ü kamu kreşleri talep ediyor. Kadınların bakım hizmetleri nedeniyle iş piyasasından uzak kaldıkları, rakamlarla da destekleniyor.

Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı (TÜİK) verilerine göre, yönetici kadın oranı yüzde 17, TBMM’de kadın milletvekili oranı da yine aynı şekilde yüzde 17 oranında.

Türkiye Kadın Girişimcilik Endeksi 2019 Raporu, kadın girişimcilerin oranının da sadece yüzde sekiz olduğunu gösteriyor.

 

Tüm bu veriler gösteriyor ki taraf olunan uluslararası sözleşmeler, iç hukuktaki düzenlemeler kadına karşı ayrımcılığı ve şiddeti önlemeye yetmiyor. Kadınlar kanun kapsamında alınan koruma kararlarına, tedbirlere rağmen şiddete uğramaya, öldürülmeye devam ediyor. Yasal mevzuattaki tüm değişiklik ve düzenlemelere rağmen, kadına yönelik şiddetin artarak devam etmesinin nedeni kadın erkek eşitliğine inanmayan devlet politikasının her alanda uygulamaya konulmuş olması, dünyada artan milliyetçilik, bireysel silahlanma, işsizlik ve göç gibi faktörlerdir. Aynı zamanda kadına karşı şiddet, cinayet, cinsel saldırı dosyalarının etkin soruşturulmaması, sanıkların çeşitli sebeplerle iyi hal ve haksız tahrik indirimlerinden faydalanması failleri cesaretlendirici bir sebep olarak varlığını koruyor. Kadın kazanımlarına yapılan saldırılar, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesinden çekilmesi ve 6284 sayılı kanunun iptali tartışmaları, nafaka hakkının sınırlandırılması talepleri, kadın derneklerine yapılan baskılar, kadınların düzenlediği gösteri ve toplantı yürüyüşlerindeki orantısız polis müdahaleleri, pandemi koşullarında kadınları korumaya yönelik hiçbir tedbir alınmaması, durumun vehametini arttırıyor.

Kadına Yönelik Şiddet İnsan Hakları İhlalidir. Biz İHGD olarak elde edilen kazanımları ihlal edecek ve ortadan kaldıracak düzenleme ve değişikliklerin karşısında olduğumuzu bildiriyor, yetkilileri İstanbul Sözleşmesini ve 6284 sayılı Kanunu etkin bir şekilde uygulamaya, kadına karşı ayrımcılığı ve şiddeti önleyecek politikalar geliştirmeye davet ediyoruz.

İHGD Yönetim Kurulu