Uluslararası Af Örgütü Avrupa hükümetlerine, Irak’ın Musul, Kerkük, Diyala, Salah al-Din, Bağdat ve Al Anbar bölgesinin bazı kesimleri gibi diğer özellikle tehlikeli şehirlere yaptıkları zorla geri göndermelere derhal son vermeleri için çağrıda bulunmaktadır.
Son iki hafta içinde, 150’den fazla insanın ölümüne ve yüzlercesinin de yaralanmasına neden olan son saldırılar, Bağdat’ta ve Irak’ın diğer bölgelerinde hüküm süren tehlikeli güvenlik koşullarını yeniden ispatladı.
29 Ekim 2010’da, 25 kişi, Feily Kürtlerinin yoğun olarak yaşadığı Diyala bölgesindeki Dor Mandila’da bir kafede öldürüldü; 31 Ekim’de bir mezhep çatışmasında, Sünni isyancılar, Bağdat’ta bir kilisenin kontrolünü ele alıp kilisede ibadet eden insanları rehin aldıktan sonra, 50’den fazlasını öldürdü; 2 Kasım’da, 60’dan fazla insan, çoğunlukla Bağdat’taki Şii komşuları hedef alan bir saldırı silsilesinde öldürüldü; 8 Kasım’da, yaklaşık 20 kişi Basra, Najaf ve Kerbela’daki saldırılar sonucu hayatını kaybetti.
Tüm bu saldırılarda, ölenlerin çoğu dini inançları veya bağlılıkları sebebiyle hedef seçildikleri anlaşılan sivillerdi.
Binlerce ABD askerinin, Irak güvenlik güçlerine eğitim ve destek vermek amacıyla ülkede kalmaya devam etmesiyle birlikte, son ABD askeri birliklerinin de ülkeden ayrılmasıyla, güvenlik koşulları, son aylarda giderek kötüleşti. Irak siyasi partilerinin Mart 2010’da yapılan genel parlamento seçimlerini takiben yeni hükümeti kurmada karar birliğine varamamaları sebebiyle ülkede ciddi bir siyasi boşluk oluştu. Farklı siyasi partiler arasında devam eden yeni hükümetin kurulması konusundaki görüşmelerde bir türlü uzlaşmaya varılamadı; bu durum mezhep ayrılıklarına yansıdı, çatışmaları kışkırttı ve kesin bir kazananın çıkmasını engelledi. Mezhep ayrılıklarını devam ettiren kurulacak her yeni hükümet daha sonraki muhalif hareketlere ve şiddete hazır olmalıdır.
Şiddet olaylarındaki ani ve hızlı artış, Irak’ın hala, özellikle El Kaide ve yandaşları gibi silahlı grupların intihar bombacıları ve diğer bombalı saldırılar yoluyla isteyerek ve ülkenin her yerinde yüksek oranda zarara neden olabildikleri oldukça tehlikeli bir bölge olduğunu göstermektedir. Bir diğer rahatsız edici gelişme ise, ABD güçlerinin Irak’taki El Kaide güçlerine karşı verdiği mücadeleye yardım eden Uyanış Konseyleri denilen Sünni Müslüman halk ordusunun eski üyelerinin, kendilerine ve ailelerine karşı tehdit aldıkları bildirildikten sonra geçtiğimiz aylarda silahlı gruplara katıldıkları bildirildi.
2009 yılından beri, en az beş Avrupa ülkesi tarafından – Danimarka, Norveç, Hollanda, İsveç ve Birleşik Krallık – yüzlerce Iraklı ve muhtemelen bazı Irak uyruklu olmayan ve sığınma talepleri reddedilen kişiler zorla Irak’a geri gönderildi. 2010 yılının Eylül ayında, 150’den fazla kişi yukarıda sözü edilen beş Avrupa ülkesinden Irak’a geri dönüş yaptı. Zorla geri dönüşler bir Avrupa devletinin organize ettiği uçuşlarla veya bir takım Avrupa devletlerinin katılımıyla özel olarak ayarlanmış ucuz uçak seferleri ile yapılmaktadır. Bu geri dönüşlerde, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) tarafından Nisan 2009’da yayınlanan Iraklı sığınmacıların uluslararası koruma gereklerinin öngördüğü açık esaslar ihlal edildi. BMMYK, en son Eylül 2010’da devletlere hiç kimseyi Musul, Kerkük, Diyala, Salah al-Din ve Bağdat’a zorla geri göndermemeleri için çağrıda bulunduğu gibi, Irak uygunluk esaslarının geçerliliğini tekrar tekrar yineledi.
Ayrıca, 20 Ekim 2010’da, BMMYK’nın Irak temsilcisi Daniel Endres de Hollanda’ya yaptığı ziyaret sırasında, Komiserliğin Avrupa devletlerinden Irak’a yapılan zorla geri göndermelerle ilgili itirazını yineledi. Edinilen bilgiye göre Endres yaptığı açıklamadı şunları söyledi:
“Bir ayda ortalama 1000 güvenlik olayı yaşanıyor, bu bir günde 30’dan fazla olay demek. Bu, çoğunlukla ülkenin merkezinde bulunan roketler ve bombalar anlamına gelir. Her Iraklı, o veya bu şekilde, bu olaylardan etkileniyor çünkü bunlar neredeyse her yerde yaşanıyor.”
Ayrıca, BMMYK’nın Irak’a dönüş yapan herkesin güvenliğini garanti edemeyeceğini ekledi:
“Biz genel olarak tüm hükümetlere Iraklıları özellikle sözü edilen Irak’ın adı geçen en tehlikeli beş bölgesine göndermemeleri çağrısında bulunuyoruz.”
BMMYK, zorla geri göndermelerin ayrıca, Irak’ın komşusu olan ve ciddi sorunlar ortaya çıkarmasına ve ulusal kaynaklara olan etkisine rağmen çok büyük sayılarda mülteci barındırmaya devam eden ülkelere de olumsuz sinyal gönderdiğini tekrar belirtmektedir.
Buna rağmen, Danimarka, Hollanda, Norveç, İsveç ve Birleşik Krallık gibi Batı Avrupa ülkelerinden bir takım hükümet yetkilileri, Irak’taki güvenlik koşullarını sığınma talepleri reddedilen Iraklıların zorla geri gönderilmelerine devam etmek için “yeterince güvenli” bulmaya devam etmektedirler. Sonuç olarak, örneğin 22 Eylül 2010’da, Hollanda, İsveç, Norveç ve Birleşik Krallık yetkililerinin ortak düzenlediği bir uçuşla 50’den fazla Iraklı zorla Bağdat’a geri gönderildi.
Yakın zamanda, Hollanda yetkilileri 3 Kasım tarihinde Hollanda’dan Bağdat’a yapılacak uçuşla gitmesi planlanan 15 Iraklının zorla geri gönderilmesini bir süreliğine ertelemeyi kabul etti. Bu ertelemeleri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 22 Ekim 2010’da verdiği Hollanda’nın geri dönmesi tehlikeli olan her Iraklının Bağdat’a geri gönderilmesinden kaçınmasını isteyen bir takım geçici kararlar sonunda aldı. Mahkeme Hollanda hükümetine 22 Ekim’de kararını şu şekilde açıkladı:
“39. madde uyarınca [i.e. geçici maddeler için de] sayıları gittikçe artan başvurular, Bağdat’a tek başlarına veya Avrupa ülkelerinden yapılacak uçuşlarla zorla geri gönderilmelerin önlenmesini talep etmektedir ve raporlara göre son dönemde Bağdat’ta ve diğer valiliklerde güvenlik koşullarının gittikçe kötüleştiği belirtilmektedir. BMMYK’nın, Irak vatandaşlarının Bağdat’a ve Irak’ın diğer valiliklerine dönüşlerinin güvenliği ile ilgili kaygıları devam etmektedir.”
Mahkeme, “Hollanda’dan Bağdat’a geri gönderilmesine karşı çıkan her Iraklı” için bu gibi tedbirlerin göz önünde tutulması gerektiğini belirtmiştir. Mahkeme bu talebini İsveç ve Birleşik Krallık yetkililerine de iletmiştir.
Uluslararası Af Örgütü, hiç kimsenin Irak’ın Musul, Kerkük, Salah al-Din, Bağdat ve Al Anbar bölgesinin bazı kesimleri gibi tehlikeli yerlere zorla geri gönderilmesinin güvenli olamayacağına inanmaktadır. UAÖ, ev sahibi ülkelerin kişiler adı geçen beş bölgeden geliyor olsun olmasın haklarında yukarıda sözü edilen bölgelere geri gönderme planları yaptığı insanlar, mülteci olarak kabul edilmelidir veya alternatif koruma şekillerinden birisinden yararlanması sağlanmalıdır. Irak’ın bu bölgelerinde, BMMYK’nın da yinelediği gibi, yaygın şiddet ya da kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması nedeniyle yaşamların, güvenliklerin ya da özgürlüklerin ciddi ve ayrım gözetmeyen bir tehdit altında bulunduğu her yer uluslararası korumanın sağlanması için geçerli sebeplerdir.
Ayrıca, Uluslararası Af Örgütü, Avrupa ülkeleri Iraklıları Irak’ın diğer bölgelerine göndermeyi planladığında, söz konusu kişi geri dönüşünün güvenli olduğuna inanana ve kişisel rızasını belli edene kadar hiçbir şekilde zorla geri gönderilme yapılmaması gerektiğine dikkat çekmektedir. Özellikle Irak’a dönüş şeklinde ve yolda kişinin güvenliği ve yaşamının devamlılığı konusunda olmak üzere, her konuda kişinin rızası göz önünde tutulmalıdır. Kişinin yol güvenliğine, Bağdat’tan, ev sahibi ülkenin nihai ikamet yeri olarak belirlediği Irak’ın başka bir yerine yapılacak yolculukta da dikkat edilmelidir.
Bunların yanı sıra, Uluslararası Af Örgütü, Avrupa ülkelerinin Iraklıları zorla geri göndermek için Irak’ın Kürdistan bölgesine alternatif iç uçuş ayarlama planından da vazgeçmeleri çağrısında bulunmaktadır. Buna ilaveten, Avrupa devletleri, her türlü zorla geri gönderilmelere karşı olduğunu ve sadece kendi rızalarıyla geri dönmeyi seçen kişileri kabul edeceklerini açıkça belirten Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin bu kararına da saygı göstermelidir.
Uluslararası Af Örgütü Avrupa devletlerine, ev sahibi devletin yetkilileri herkes için ve her durumda geri dönüşlerin güvenli ve düzgün, haklara saygılı bir şekilde yapılacağını garanti etmedikçe ve edene kadar, kimseyi zorla geri göndermemeleri gerektiği çağrısında bulunmaktadır; ve bu kişilerin Irak toplumuyla entegrasyonunun yeniden sağlanması ve dönüşlerinin devamlılığının olması gerektiğini belirtmektedir. Bu, genel olarak, kendi ülkesinden ayrılan ya da ev sahibi ülkenin ilgili kişinin nihai ikamet yeri olarak saptadığı yerde canlı bir sosyal ağa sahip olan kişiler için gereklidir; böylece kişi oraya yerleşebilir ve geri dönüş de bir anlam kazanmış olur.
Uluslararası Af Örgütü Avrupa devletlerine kendileri, 1951 BM Mülteci Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, AB Temel Haklar Şartı ve diğer AB hukuku kurallarında yazıldığı şekliyle, geri göndermeme (non-refoulement) ilkesi ile ve başka diğer ilkelerle bağlı olduklarını hatırlatmaktadır. Geri göndermeme (non-refoulement) ilkesi devletlere geri göndermeme ya da başka şekillerde yaygın şiddet nedeniyle yaşamları, güvenlikleri ya da özgürlükleri ciddi ve ayrım gözetmeyen bir tehdit altında bulunduğu ciddi insan hakları ihlallerinin var olması gibi işkence veya ciddi zulüm görme riskinin olduğu hiçbir ülkeye veya bölgeye göndermeme zorunluluğu getirmektedir.
Nisan 2010’da, Uluslararası Af Örgütü yayınladığı raporla ( Irak: Ateş altındaki siviller, Al İndeks: 14/002/2010) Irak’a kendi rızası dışında dönüş yapan, diğerleri arasında özellikle savunmasız ve şiddet görme tehdidi altında olan kişilerin karşı karşıya oldukları riskleri belirtmiştir.
Uluslararası Af Örgütü ve BMMYK, geçtiğimiz aylarda Avrupa ülkelerinden Irak’a zorla geri gönderilen ve şu anda güvenliklerinden endişe duyan birtakım Iraklıyla görüşmeler yapmıştır. Uluslararası Af Örgütü, 30 Mart 2010’da Hollanda’dan Irak’a zorla geri gönderilen 30’dan fazla Iraklının sekiziyle telefonla röportajlar gerçekleştirmiştir. Bunların arasında Bağdat’tan evlerine dönememiş olan, korkusuzca şehrin içinde bir yerden başka yere taşınan insanlar bulunmaktadır. Dönüş yapan, Bağdat’ta kalmayan diğer kişiler, Uluslararası Af Örgütü’ne orada sıkışıp kaldıklarını ve kendi evlerinin bulunduğu bölgelere gitmelerinin çok güvensiz olduğunu anlatmışlardır.
Aslen Musul bölgesinden olan en az iki kişi, Mart 2010’da Hollanda’dan zorla geri gönderilmiştir ve her ikisi de kendilerinin ve ailelerinin silahlı gruplar tarafından şiddetle tehdit edildiklerini belirtmişlerdir. Bunlardan 23 yaşında bir Sünni Arap, Hollanda’dan zorla geri dönüş yaptıktan sonra Uluslararası Af Örgütü’ne, ülkenin herhangi bir yerinde yaşayacak parası olmadığını ve bu nedenle güvenliği için endişe duysa da Musul’daki akrabalarının yanında yaşadığını anlatmıştır. Ayrıca, kendisinin ve ailesinin şiddet görme riski altında olduğunu belirtmiş ve kardeşlerinden birisinin 2010’da yakın bir tarihte Musul’da silahlı bir grup tarafından vurularak öldürüldüğünü anlatmıştır. Dönüş yapanlardan diğeri 22 yaşındaki Şii Türkmen, çoğunlukla Türkmenlerin yaşadığı geçtiğimiz senelerde yüzlerce sivilin mezhep ve siyasi sebepli çatışmalarda öldürüldüğü Tal Afar şehrindeki evine dönmekten korktuğunu anlatmıştır. Örneğin 14 Mayıs 2010’da, 25 kişi, intihar bombacılarının Tal Afar’da bir Şii mahallesindeki futbol sahasına yaptıkları saldırılarda hayatını kaybetmiştir.
Silahlı gruplar ve Irak’ta devam eden silahlı çatışmalarda yer alan güvenlik güçleri tarafından gerçekleştirilen sivillere yönelik saldırılarla ilgili yeni bir kanıt Wikileaks organizasyonunun geçtiğimiz günlerde yaptığı yayınla ortaya çıktı. Belge, ABD birlikleri tarafından elde edilen, Iraklı askerlerin Aralık 2009’da Tal Afar’da sokak ortasında bir kişiyi kelepçeleyerek tutukladıklarını ve vurduklarını kanıtlayan bir videoyu da referans alarak 2009’un sonundan beri artan olayları kanıtlamaktadır. ( The Guardian: Irak Savaşı Günlükleri: Video Iraklı askerlerin tutuklamalarını gösteriyor, 22 Ekim 2010).
BMMYK, 1 Eylül 2010’da İsveç, Danimarka, Norveç ve Birleşik Krallık’tan dönen 61 civarında Iraklıdan oluşan en az bir kaç grubun daha Bağdat ve Musul gibi tehlikeli bölgelere gönderildiğini tespit etmiştir (BMMYK: BMMYK Iraklıların Avrupa’dan sınırdışılarının devam etmesiyle ilgili kaygı duymakta, 3 Eylül 2010). BMMYK tarafından tespit edilen bir kişi, aralarında Hıristiyanların da yer aldığı dini azınlıkların silahlı gruplar tarafından hedef seçilme riski altında yaşadığı ülkenin en tehlikeli yerlerinden biri olan Musul’dan bir Hıristiyandı. Örneğin, Mart 2010’da yapılan seçimlerin hazırlık döneminde, bir çok Hıristiyan sadece Şubat 2010’da en az sekiz Hıristiyanın öldürüldüğü Musul’dan kaçtı. (Irak’ta hedef seçilen azınlıklarla ilgili daha fazla detaya ulaşmak için: Uluslararası Af Örgütü: Irak: Siviller Ateş altında, AI Index: 14/002/2010). Ayrıca, 22 Eylül’de dönen 56 Iraklıdan oluşan grubun arasında en az dokuz kişi Irak’ın en tehlikeli bölgelerinden gelmekteydi.
Arka plan
2008 yılından beri düşmekte olduğu gözlenen sivil ölüm oranlarına rağmen, Irak’ta hala her ay yüzlerce sivil öldürülmekte ya da sakat kalmaktadır. Irak’taki insan hakları ihlallerinin sorumluları arasında silahlı gruplar, halk orduları, güvenlik güçleri ve aşiret üyeleri de bulunmaktadır. ABD’nin gizli ve güvenilir dosyalarının Wikileaks’in son zamanlarda yaptığı yayın, sivillerin ülkede süregelen şiddetin en büyük mağduru olduğunu kanıtlar niteliktedir.
BMMYK’nın geçtiğimiz yıllarda Irak’a kendi rızalarıyla dönüş yapan yaklaşık 2300 Iraklıyla yaptığı görüşmeler fiziksel güvensizlik, ekonomik zorluklar ve en basit kamu hizmetlerinin bile bulunmaması gibi nedenlerden dolayı grubun büyük çoğunluğunun geri dönme kararından vazgeçtiğini ortaya çıkmaktadır. Görüşmeler, kişilerin döndükleri bölgelerde meydana gelen patlama, taciz, silahlı operasyon ve çocuk kaçırma olaylarının, emniyetsizlik ve kişisel güvenlik kaygılarına yol açtığına dikkat çekmektedir. ( BMMYK: BMMYK anket: Iraklı mülteciler emniyetsizlik sebebiyle Irak’a dönmeyi reddediyor, 19 Ekim 2010)
Avrupa’dan zorla geri gönderilen bazı Iraklılar, dönüşleri süresince kötü muameleye maruz kaldıklarını ileri sürdüler; Irak’a zorla iadelerinin ardından dövüldüklerini, yiyeceksiz kaldıklarını ve Irak güvenlik görevlileri tarafından gözaltı sürelerince tehdit edildiklerini söyleyen şikayetlerin yanı sıra, dönüşlerinin hemen ardından Bağdat havaalanında gözaltına alındıklarını gösteren güvenilir belgeler de bulunmaktaydı.
Uygulamada, Avrupa ülkelerinde sığınma arayan Iraklı mültecilerin sayısı, şu an Irak’ın komşu ülkelerinde kalanların sayısından daha düşüktür. Suriye, açık ara farkla en yüksek sayıda Iraklı mülteci barındıran ülkedir, Suriye’yi Ürdün ve diğer Orta Doğu ülkeleri izlemektedir.
Uluslararası Af Örgütü, Avrupa ülkelerinde gittikçe artan zorla geri gönderilme vakalarının, kaynakları Irak’tan kaçan insan akını sebebiyle zorlanan Orta Doğu ülkelerine kötü örnek olduğundan ve bunun uluslararası mülteci koruma sisteminin genel olarak zayıflamasına katkı sağlayabileceğinden endişe duymaktadır.