ORTAK AÇIKLAMA

20 Mart 2020

Bir halk sağlığı sorunu olarak Corona Virüs Salgını (COVID-19) ile mücadele ettiğimiz bir ortamda, sesini en az duyduğumuz, erişimimizin en az olduğu tüm kapalı kurumlar, özel bir çalışma alanı olarak karşımızda durmaktadır.

Sağlık bakımı hakkı ve sağlıklı koşullara sahip olma hakkı, sağlık hakkının temel iki bileşenidir.  Sağlık hakkı, bir devletin egemenlik alanı içinde hangi statüde olursa olsun herkes için hayata geçirilmesi gereken bir haktır. Devletler, mahpusların bakımlarıyla yükümlüdür. Yetersiz sağlık önlemleri veya hijyen, beslenme, mekân, ısıtma, aydınlatma, havalandırma, fiziksel aktivite ve sosyal temaslar kaynaklı tüm önlenebilir sağlık bozukluklarından mahpuslara karşı devlet sorumludur.

Cezaevlerinde bulaşıcı hastalıkları yaygınlaştırıcı nedenler arasında, çok sayıda insanın bir arada tutulması, havalandırma yetersizlikleri, tuvalet banyo gibi mekanların ortak kullanıma açık olması, salgın hastalıklarla baş etme uygulamalarında yetersizlik, yemekhaneler ve mutfakların hijyen yetersizliği, farklı ekonomik olanaklara sahip olanların yeterli hijyen sağlayıcı araçlara erişimlerindeki yetersizlikler ve mahkumların salgın hastalıklar konusundaki bilgilerinin yetersizliği gelmektedir.

Türkiye’de ceza ve tutukevleri uzun bir süredir aşırı doluluk sorunu ile karşı karşıyadır ve henüz bu sorun çözülmüş değildir. Yetkililerin de kabul ettiği üzere yaklaşık 300.000 tutuklu, hüküm özlü ve hükümlü kişi ceza infaz kurumlarında kalmaktadır.

Aşırı doluluk sorunu, bulaşıcı hastalıkları yaygınlaştırıcı nedenlerin başında gelmektedir. Oysa bu sorun, çözülmesi en kolay sorunlardan biridir. Bu süreçte acilen başvurulması gerekli tedbirler olarak,

  • Sadece ifade ve örgütlenme özgürlüklerini kullandıkları için hapishanelerde bulunan tüm tutuklu ve hükümlüler şartsız şekilde serbest bırakılmalıdır,
  • Hakkında hüküm verilmemiş tüm tutuklular adli kontrol mekanizması uygulanarak serbest bırakılmalıdır,
  • Virüsten daha kolay etkilendiği bilimsel olarak da kabul edilen 60 yaş üstü tüm mahkûmların, kronik hastalıklar nedeniyle bağışıklık sistemi yetersizliği bulunan tüm mahkûmların ve çocuklarıyla birlikte hapishanelerde bulunan mahkûm annelerin denetimli serbestlik mekanizması uygulanarak serbest bırakılması ciddi şekilde değerlendirilmelidir.

Hapishanelerde kalanlar bakımından dış dünya ile temasın kısıtlanmasından ziyade günlük yaşantılarının daha sağlıklı hale gelmesini sağlayacak özel tedbirlerin alınması elzemdir.  Örneğin, mahpusların virüs hakkında bilgilendirilmesi, temizlik malzemelerine erişimlerinin kolaylaştırılması, açık hava egzersizlerinin çoğaltılması, havalandırma sistemlerinin güçlendirilmesi, temiz su sağlanması ve düzenli sağlık kontrollerinin kayıt altına alınması da bu tedbirler arasındadır.

Elbette hapishaneler için alınacak önlemler bunlarla sınırlı kalmamalıdır. Hapishanelerde kalacak olan her insanın sağlık bakımı ve sağlıklı koşullara sahip olma hakkının tesisi ve başta tutuklu aileleri ve yakınları olmak üzere, ilgili sivil kurumları ve toplumu sürekli olarak bilgilendirecek şeffaf bir yönetim anlayışının etkili olacağı bir yönetim mekanizmasının acilen hayata geçirilmesi gereklidir.